Underground / Yeraltı

Underground / Yeraltı

Underground

“Underground” focuses on a different topography of auditory life. A space that is full of all the submerged and hidden materiality of the urban topography: metro lines, energy distribution networks, data networks, pipe networks. Where sound carries as physical matter, a mass of energy billowing out along passageways and tunnels, caverns and tombs; The Underground.

From the dark atmosphere to the often noxious smells, the underground is a space of repression; it’s a zone full of secrets. The underground acts as a reverberant space; cavernous and dim, it echoes with sounds and voices that unfold in uncertain yet urgent messages. Underground is a a place of resistance, and resistance to political reality. Its acoustics carry together the essential potentiality of sound to echo, expand, and disorient, while being interwoven with forces of struggle, hope, and resistance. The underground is also the place chosen by human beings for science fiction and utopian/dystopian fantasies. Passages, caves, tunnels, subways, underground railways, secret clubs, underground creatures and monsters. In those fantasies the situation of living underground aided an anti-authoritarian and equitable character, as if the circumstances above ground could be reversed.

“Underground” wants the reality sought through voice and sound to be a supported and generative relationship by an acoustical space full of echoes, textures and shadows. The installation inviting people of the city to experiment this audiovisual work which created with recordings at the most unknown places in Istanbul, such as underground railways, tunnels, caves, secret passages.
The underground is the place where resistance has begun!

Yeraltı

“Yeraltı” işitsel yaşamın farklı bir topoğrafyasına odaklanıyor: Kentsel topoğrafyanın tüm batık ve gizli öğeleriyle dolu, metroların, enerji dağıtım şebekelerinin, veri ağlarının, boru hatlarının bulunduğu, sesin fiziksel bir madde olarak geçiş yolları, tüneller ve mağaralar boyunca kütlesel bir enerji taşıdığı bir mekana; yeraltına.
Karanlık atmosferden zararlı kokulara, gölgelerden mezarlara, baskılanmış bir alan, sırlarla dolu bir bölge olarak yeraltının bize çağrıştırdığı bir çok imge var. Boğuk, loş veya belirsiz de olsa, ‘acil’ çağrılarla dolu her ses, yeraltında yankılandıktan sonra görünmeyen enerji şekilleri aracılığıyla bir şekilde hayata geri dönüyor. Siyasal gerçekliğe karşı bir barınma ve direniş mekanı olarak insanoğlunun rüyalarında, bilim kurgu hikayelerinde ve ütopya/distopya fantezilerinde sıklıkla yer alan ‘yeraltı’, geçitleri, mağaraları, tünelleri, gizli dehlizleri, bilinmeyen yaratıkları ve ‘gerçeküstü’ canavarları ile farklı ve alternatif olanın imgeleriyle dolu bir mekan. Tüm bu fantezilerde, yeraltındaki yaşanmışlık deneyimi, yerin üzerindeki koşullar tersine çevrilmiş gibi, anti-otoriter ve eşitlikçi olarak karşımıza çıkar, çünkü yeraltında mücadele, umut ve direniş güçleri iç içe geçerken sesin doğal potansiyelini her daim yankılanmaya, genişlemeye, demokratik bir şekilde yayılmaya ve şaşırtmaya uğratan bir akustik vardır.

“Yeraltı” ses ve müzik yoluyla aranan gerçekliğin, özgünlüğün ve özgürlük söyleminin, yankı, doku ve gölge ile dolu bir akustik atmosfer aracılığıyla desteklenerek üretici bir ilişki bulmasını amaçlıyor. Tarihi yol ve tünellerden oluşan ve dehlizler üzerine kurulan İstanbul’un en bilinmeyen noktalarında, -şehir olarak bildiğimiz tüm bu deneyimin yoğunluğunu arttıran metrolardan başlayarak, alt geçitlerinde, yeraltı demiryollarında, tünellerinde, mağaralarında, dehlizlerinde, gizli geçitlerinde yapılan kayıtların kolajlanasından oluşan iş dinleyiciyi görsel/işitsel bir işle bu akustik alanı deneyimlemeye davet ediyor.

Unutmayalım, yeraltı direnişin başladığı yerdir!

Sound/Video: Ozcan Ertek
Video processing: Tolga Atalay

Leave a Reply